fena olmak

fena olmak
а) почу́вствовать себя́ пло́хо
б) расстро́иться; волнова́ться, изводи́ться

Türkçe-rusça sözlük. 2013.

Игры ⚽ Нужен реферат?

Смотреть что такое "fena olmak" в других словарях:

  • fena olmak — 1) (biri) hasta gibi olmak, fenalaşmak Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, fenayım, fena oluyorum duygusu kapladı. P. Safa 2) (biri) kötüleşmek 3) (biri) çok üzülmek, bozulmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fena — 1. sf., Ar. fenāˀ 1) İyi nitelikte olmayan, kötü Rüşvet aslında fena şeydir fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir. B. Felek 2) Üzücü Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki... H. E. Adıvar 3) İstenilen ve… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fena bulmak — ölmek, yok olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • FENA — (Beka nın zıddı) Yokluk. Yok olma. * Geçici dünya. * Geçip gitme. * Tas: Kendi varlığından geçmek. * Kötü. * Devamlı olmayan. * Çok kocamış olmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • postundan olmak — bulunduğu makamı yitirmek Bizim Balkanlı arkadaşlar ise böyle bir hadise neticesinde postundan olmak gibi fena bir akıbete uğrayacaklarından korkuyorlardı. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ters pers olmak — 1) yüzükoyun düşmek 2) mec. fena hâlde bozulmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hava fena esmek — ortamla ilgili her türlü şart kötü durumda olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • HUNUZ — Kokup fenâ olmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • tutulmak — nsz 1) Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak Bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu. E. E. Talu 2) Ay ve güneş tutulma olayına uğramak 3) Ünlü olmak, meşhur olmak 4) Tutuk duruma gelmek 5) Bir organı işleyemez olmak… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • demek — nsz, r 1) Söylemek, söz söylemek Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. B. Felek 2) e Ad vermek Muşmulaya döngel de derler. 3) Bir dilde karşılığı olmak Kamer ay demektir. 4) Herhangi bir ses çıkarmak Küt dedi, düştü. 5) e Herhangi bir kanıya,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hâl — is., li, Ar. ḥāl 1) Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet Herkes hâline göre bir hediye verdi. H. R. Gürpınar 2) Davranış, tutum, tavır Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük


Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»